Halkın soramadıklarını korkmadan soracağız

Başarılı haberciliğinin yanı sıra Atatürk ilke ve inkılaplarının yılmaz savunucusu olan, kadın hakları konusunda mücadele eden cesur bir haberci Ece Üner… Hepimiz onu lafı eğip bükmeden yorumladığı haberlerle tam da toplumun sesi olarak tanıyoruz. Yıllardır sunduğu haberlere yaptığı cesur yorumlarla ‘Sözün Gücü’nü herkese gösteren Üner, şimdi SÖZCÜ TV’de haftanın iki günü memleketin
gerçeklerine ışık tutacak…


Ece Üner arkadaşımız Hande Zeyrek’in sorularını yanıtladı.

Öncelikle SÖZCÜ Ailemize hoş geldiniz. Sözcü Tv izleyicileriyle hangi duygularla buluşacaksınız?

Tarafsız ama bertaraf olmayan bir kanal burası. Resmin tamamını insanlara gösterebilme gücü olması çok önemli. Çünkü bugün neredeyse her kanalın bir takım siyasi angajmanları var. Bu da bir süre sonra siyasi bagaja dönüşüyor ve o bagajlar gazetecinin sırtında yük oluyor. İkincisi vicdan değimiz şey ve kendimi tanımlarken en çok kullandığım kelime “azapta gerek” vicdan azap çekiyorsa vicdandır. Rahatlatan bir vicdan olmaz. Bizim işimizi yapan insanların toplumun vicdanı olması gerektiğine inanıyorum. Onların da otoriteyi azapta bırakması, sorgulaması, rahat vermemesi, sırtını otoriteye dayayıp vatandaşa sırtını dönmemesi gerekir. Bugün Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan şey sırtını otoriteye değil halka dayamış ‘azapta gerek bir vicdan’. Çünkü halkın halk için halk tarafından yönetilmesi sadece demokrasiyle ilgili bir şey değil. Haberle de ilgili. İnsanların hakikati bilmeye ihtiyacı var. Resmin tamamını gösterelim onlar da kendi kararlarını versinler.

‘ECE’CE YORUMLAR OLACAK

Sizin için ‘Haber merkezlerinin gözünü budaktan sakınmayan, kelimelere dokunan kadını’ diyorlar. Yeni programda izleyiciyi ne bekliyor?

Bu program meseleleri farklı bakış açılarıyla, konunun uzmanı yazar ve akademisyenlerin dahil edileceği bir program. Ama asıl mesele Ece aynı Ece. Tabii ki Ece’ce yorumlar da olacak. İzleyicinin çok alışık olduğu çıkışlarım olacak ama doğalında. Sözün Gücü ismi de cuk oturdu.
Jacques Ellul Sözün Düşüşü kitabında “Günümüzde insanlığı kurtarmak isteyen herkes önce sözü kurtaracak” diye bir söz var. Gerçekten söz bir büyüdür.Söz çok güçlü motive eden bir şey insanları. Graham Fuller’in bir sözü var “Türkiye’yi Atatürk’ten koparmadan parçalayamazsınız” diyor. Türkiye Atatürk’ten biraz koparılmaya çalışılıyor gibi görüyorum. O konuda da hassasiyetlerimiz olacak. Burası bizim vatanımız. Başka gidecek yerimiz yok. Parçalanmaması için Atatürk’ten kopmaması lazım. Benim tavırlarımdan biri de bu olacak.

Sözün Gücü nasıl bir formatta olacak? Uğur Dündar ve Ahmet Yavuz’un yorumcu olacağını biliyoruz.

Uğur Dündar ve Ahmet Yavuz çok kıymetli iki isim ve şansım. Yorumcu olarak değerli isimler. Formatımız katılımlı, sıcak başlıkların olduğu, gündemin öznesinin de dahil edildiği bir format. İnteraktif bir program. Seyirci de yorumlarıyla katılacak.

SUNİ GÜNDEM DAYATAMAZ

Yorumlarınızla halkın sesi olacaksınız öyleyse…

Aynen. Ben onların çıkaramadığı ses olmaya talibim. Başından beri bunu söylüyorum. Soramadıklarını soracağız. Yarının liderleri soru soran insanlar olacak. Bu programda sorulamayan bütün sorular sorulacak. Orada bir koltuk işgal ediyorsun ve insanlar sana en özel vakitlerini ayırıyor. Seni evine misafir ediyor. Sen hangi yüzle onun sofrasına oturabilirsin? Sadece doğruları söyleyerek ve çıkaramadığı ses olarak. Bana hiç kimse bu yaşımdan sonra suni gündem dayatamaz. Başkalarının benim konuşmamı istediği gündem değil, vatandaşın gündemi konuşulacak. Gün içinde yaşadığı sıkışmışlık ne ise. Ekonomi de olacak programda.

Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri ekonomi. Çocukların da gündeminde dilinde… Umudu elden bırakmamak için ne yapmalı?

7 yaşındaki kızım ev ekonomisi biliyor. 9 yaşındaki çocuk da biliyor. Bilmek zorunda çünkü neyi nereden ucuza almak zorunda olduğunu ailesinden görüyor, duyuyor. Bu çocukları biz böyle bir şeye mahkum ettik. Sorumluluk ve umutsuzluk aynı cümlede olamaz gibi geliyor. Eğer sorumluluk sahibiysek tv karşısında uyuklamıyorsak bugünün kahramanı biziz. Atatürk diyoruz ya biz toplum olarak maalesef bir gecede Atatürk gelecek hepimizi kurtaracak diye bekliyoruz. Atatürk ne demiş: Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Atatürkçülük ne yapılması gerektiğini dayatan bir ideoloji değil. Atatürkçülük bilim ve akla dayanarak nasıl karar verilmesi gerektiğini söyleyen bir düşünce sistemi. Bunu bize miras bırakmış. Bugünün kahramanı, Atatürk gelmeyeceğine göre sizsiniz, benim, diğer insanlar ama ne; sorumluluk alan insan. Uyuyan insan değil. Sorumluluk almak zorundayım çünkü bir evladım var. Aynı cümlede umutsuzluk ve sorumluluğu telaffuz edemem. Sen insanların çıkaramadığı sesi çıkardığında anlıyorsun ki tahmininden çok daha fazla insanın ‘SÖZCÜ’lüğünü yapıyorsun. Tahmininizden çok daha kalabalığız. Umut orada zaten.

HASSAS TERAZİSİ VAR

Mesleğe diplomasi muhabirliğiyle başladınız, medyanın dünü bugünü arasında nasıl farklar var?

Patronun alacağı ihaleler, yapacağı yollar, açacağı şirketler her ne kadar bir beklenti içinde olsun ya da olmasın siyasi otoriteden; sizin televizyonculuğunuzun ve gazeteciliğinizin kaderini etkiliyor. SÖZCÜ bağımsız olduğu için rahat konuşabiliyorum. Gazete ve tv patronları ne zaman sadece gazete ve tv patronu olmaktan çıktılar, başka şirketlerin de patronu olmak istediler işte o zaman biz sarı öküzü kaybettik. Eğer güç odaklarıyla mesai yapmak zorunda kalıyorsanız medya patronu olarak çalışanlarınıza özgür basını vaat edemezsiniz. Bu zamanla daha da arttığı için patronlar birer iş adamına dönüştüğü ya da iş adamları medya patronlarına dönüştüğü için medya çalışanlarının kaderini feci şekilde etkiledi. İzleyici ise çok akıllı. Kuyumcu terazisi gibi hassas bir terazisi var, fark ediyor burada bir yanlışlık var diye. “Resmin bütününü göstermiyorsun” diyor. Basına güveni de orada kaybediyorlar.

TARİKATLA PROTOKOL OLMAZ

Yıllar önce ‘Türkiye, büyüdükçe budanır, kurudukça sulanır! Ne tam olarak gelişmesine izin verirler ne kuruyup gitmesine’ demiştiniz. Neden değiştiremiyoruz bu durumu?

Evet çünkü jeopolitik olarak kıymetli bir yerdeyiz. Kendi kaderi tamamen kendisinin elinde bir ülke değil Türkiye. Eğitim bakanı çıkıp “tarikatlarla protokol yapıyoruz” diyor. Sen o protokolü daha iyi eğitimcilerle yapmak zorundasın, asansörlerini tamir etmesi gereken yurtlarla yapmalısın. Öğrencilere burs için yapmalısın. Eğitim sistemi tarikat ve cemaatlerin eline düşemez. Hani anayasaya göre laiklik vardı. Hani din ve devlet işleri ayrılacaktı. Hani daha ilkokul seviyesinde çocuklar fikri hür vicdanı hür yetişecekti.
Atatürk’ün 1918’de verdiği röportaj var. “Kuvvetli olmak demek sadece silah omuzda kuvvetli olmak demek değildir” diyor. “İlmen, fennen, manen kuvvetli olacaksın” diyor. Biz böyle miyiz şu anda.

İnsanların düşünmekten korkar hale geldiği ülkede sizin doğrucu davutluğunuzu neye borçluyuz?

Bir mottom var. “Korkunun ECE’ye faydası yok.” Şaka bir yana Vedat Türkali’nin bir sözü var: “Düşündüğünü söylemekten korkarsa bir insan, düşünmekten de korkmaya başlar.” İnsanlar düşünmeyi bıraktı. Korkutulduğu için vazgeçti. Düşüncenin üstesinden gelemeyenler düşünenin üstesinden gelmeye çalışıyor. Korku her şeyden daha fazla zarar veriyor bana. Korku bir küçük ölüm. Aklın da katili. Her gün milim milim ölmektense aklımı öldürmektense çıkarım neyse söylerim, bedelini öderim. Korkmam ucunda ölüm dahi olsa… Kırılma noktam kızımın doğumu oldu. Ben bu çocuğun yüzüne bakamam insanlara eksik bir şey söylersem diye düşündüm.

Ece Üner’in penceresinden Türkiye nasıl görünüyor?

GENÇLER HER ŞEYİN FARKINDA

Çok zor bir soru. Genç potansiyelimiz çok yüksek. Gümbür gümbür gelen gençlik var. Net görüyorum. Düşünce uykudan uyandı. Günü geldiğinde o otoritenin sizi sarıp sarmaladığı zinciri atarsınız ve düşünce uykudan uyanır. Sadece hakikatin peşinde bir gençlik olduğunu görüyorum üniversitelerde. Her şeyin farkındalar. Türkiye tabii ki güllük gülistanlık diyemeyiz. Demirel’in söylediği gibi en acısı şunu görüyorum enflasyon dediğiniz sadece ekonomik bir olay değildir. Ahlaki bir çöküş de getirir. Ona kazık atar, parasını çalar. Şu anda hiç alışık olmadığımız asayiş olaylarıyla karşı karşıyayız. Taksicinin öldürülmesi, iyiliğin cezalandırıldığı bir ahlaki çöküş, çürüme hali. Bu durumda her karanlığın bir aydınlığı vardır. Neden SÖZCÜ Televizyonu bu kadar izleniyor. İnsanlar talep ediyor. Uçurumun kenarından her zaman dönmüş bir ülke Türkiye.

Atatürk demek, Türkiye demek

Ülkemiz Atatürk’ten koparılmak isteniyor dediniz. Bunu engellemek için yapılması gerekenler neler?

Atatürk’ten koparılma çabası ters tepiyor. Bu sene 29 Ekim’de Anıtkabir’deydim. Geçen sene ekimde 3 milyon 500 bin ziyaretçi vardı bu sene 4 milyondu ekim ayına kadar. Benim gittiğim gün ziyaretçi rekoru kırılmıştı. Demek ki sadece anmak değil anlamaya başladı insanlar Atatürk’ü. Cumhuriyet en çok bir kadın projesidir. Kadına seçme seçilme hakkı, hukukta, boşanmada hepsinde eşitliyor. Türkiye’de tam da en çok kadınların Atatürk’ü anması ve anlaması gerekiyor. Atatürk düşünce sisteminden ayrılmamamız gerekiyor. Çünkü bu kadar zorlu bir coğrafyada durabilmişsek tamamen Atatürk’ün anayasa ile kurduğu sağlam sistemi sayesinde. O yüzden yıkılması isteniyor. Denge ve denetleme sistemini kurmuş anayasamızda madde madde var. Atatürk bizim evimizin çatısı. Evin çatısını kaldırırsanız ne olur? Evi kaybedersiniz, sağlığınızı kaybedersiniz, yaşamınızı kaybedersiniz… Çivisi çıkmış bir dünyada çiviyle duvara asılan en güzel fotoğraftır Atatürk… Bütün şartlar bir araya toplanıp tartılınca asrın en büyük adamı… Dünyanın gördüğü en büyük devlet adamı. En yüksek derecede siyasi ve askeri dehanın bir araya gelmesiyle önce memleketi yok olmaktan kurtarmış, sonra da yeniden kurmayı başarmış… Devrimci muzaffer kumandan herkesi büyülemeye devam ediyor. Atatürk demek Türkiye demek. Gençliğe Hitabe bugün yaşananları anlatmıyor mu? Fikri liderliği hâlâ devam ediyor. Öldükten sonra da düşmanlarıyla savaşabiliyor. Farkındaysanız herkes zor zamanlarında Atatürk’e sığınır. Atatürkçü olmayanlar dahi. Yattığı yerden hâlâ yobazlarla gericilerle savaşabiliyor ve hâlâ da o kazanıyor.

Ece Üner’le Sözün Gücü programı, duayen gazeteci ve Sözcü Yazarı Uğur Dündar ile Sözcü Televizyonu Strateji ve Güvenlik Danışmanı Ahmet Yavuz’un yorumlarıyla her çarşamba ve cuma 20.15’te ekranda olacak.

ECE ÜNER HAKKINDA

Koç Lisesi, ardından Koç Üniversitesi’nde sosyoloji ve tarih okudu. Brüksel’de Avrupa Birliği konusunda eğitim aldı. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca biliyor. Atletizmde İstanbul ve Türkiye birincilikleri var. Şiir yazıyor, çok okuyup araştırıyor. Mesleğe diplomasi muhabiri olarak başladı. Üst düzey devlet adamlarıyla özel röportajlar yaptı. Tartışma programları yönetti. Uzun yıllar ana haber sundu. Haber aralarında yaptığı yorumlarla halkın sesi oldu. Çok sayıda habercilik ödülü alan Üner’in, Güneş isminde 7 yaşında bir kızı var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir