Ankara Kadın Platformu’nun 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında bugün Kızılay’da düzenlediği basın açıklamasında; “AKP-MHP ittifakı erkek şiddetine karşı önlem almadığı gibi cinsiyetçi, LGBTİ artı düşmanı ve kadınların yaşamına saldıran politikalarına her gün yenisini ekliyor. Kadına yönelik şiddeti önleme yükümlülüğü olan devlet, kadınlara yönelik işkenceye varan özel savaş uygulamalarıyla, yoksullaştırma politikalarıyla, erkek yargı mekanizmasıyla, hukuksuz uygulamalarıyla şiddeti yeniden üretiyor. Sadece bu sene 347 kadın erkek şiddetiyle katledildi. İktidar failleri koruyor ve cezasızlık politikalarıyla ödüllendirmeye devam ediyor. Tüm bunlara rağmen hayatta kalabilen kadınlar ise erkek yargı tarafından sistematik bir şekilde hedef hâline getiriliyor ve hukuksuzca yargılanıyor” denildi.
Ankara Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında bugün Kızılay’da basın açıklaması düzenledi. Platform adına basın açıklamasını KESK Kadın Meclisi’nden Mukaddes Angay okudu. Açıklamada şunlar kaydedildi:
“AKP-MHP ittifakı erkek şiddetine karşı önlem almadığı gibi cinsiyetçi, LGBTİ artı düşmanı ve kadınların yaşamına saldıran politikalarına her gün yenisini ekliyor. Kadına yönelik şiddeti önleme yükümlülüğü olan devlet, kadınlara yönelik işkenceye varan özel savaş uygulamalarıyla, yoksullaştırma politikalarıyla, erkek yargı mekanizmasıyla, hukuksuz uygulamalarıyla şiddeti yeniden üretiyor. Sadece bu sene 347 kadın erkek şiddetiyle katledildi. İktidar failleri koruyor ve cezasızlık politikalarıyla ödüllendirmeye devam ediyor. Tüm bunlara rağmen hayatta kalabilen kadınlar ise erkek yargı tarafından sistematik bir şekilde hedef hâline getiriliyor ve hukuksuzca yargılanıyor.
1420 gündür kaybedilen Gülistan Doku’nun faili erkek devlet tarafından korunmaya devam ediyor. Gülistan Doku’nun, Dilan’ın, Kübra’nın, Hande’nin, Ceren’in ve diğer bütün kız kardeşlerimizin faillerini de failleri cezasızlıkla ödüllendirenleri de tanıyoruz. AKP iktidarı, geldiği ilk günden bu yana kadın ve LGBTİ artı düşmanlığı üzerinden kendini var ediyor. Sözde kutsal aile yapılarını korumak için düzenledikleri nefret yürüyüşleriyle bizleri hedef hâline getiriyorlar. Hayatlarımızı tehlike altına atarak kendi çizdikleri sınırlar içerisinde hapsetmeye çalışıyorlar. Bizler bugün burada kutsal ailenizi de gerici zihniyetinizi de tanımıyoruz. Onur yürüyüşlerine saldıranlara, homofobiye, transfobiye itaat yok, isyan var demek için sokaklardayız.
Kadın ve LGBTİ artı düşmanlığına karşı bir araya geleceğiz, özgürlük talebimizi büyüteceğiz. Kadınları aileden ibaret gören politikalarıyla tüm kamusal alanları ve özellikle eğitimi siyasal islamcı politikalarla kuşatıyorlar. ‘Tarikatların ve cemaatlerin karanlığına teslim olmayacağız’ demek için sokaklarayız. Kadını aileden görenlere sesleniyoruz: Bizler, çizdiğiniz masum kadın sınırlarını kabul etmiyoruz. Maruz kaldığımız şiddeti görünmez kılan, failleri cezasızlıkla ödüllendiren erkek devleti tanımıyoruz. Ev içi görünmeyen emek sömürüsüne maruz kalan kadınlar olarak emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz üzerinde kurulmak istenen eril tahakküme karşı mücadele ediyoruz.
“Yoksullaştırma ve güvencesizleştirme politikalarınızı kabul etmiyoruz”
“İsrail’in 75 yıldır süregelen işgalini kabul etmiyoruz”
İktidar, İsrail’in Filistin işgaline ve soykırım girişimine karşı boş söylemlerini sürdürüyor. İsrail ile siyasal ve ekonomik ilişkilerini devam ettiriyor. Sınır ötesi operasyonlar ile yayılımcı bir dış politika izlemeye devam ediyor. İsrail’in 75 yıldır süregelen işgalini, sömürüsünü ve soykırımını kabul etmiyoruz. Kadınlar olarak emperyalist işgalin karşısındayız.
Mirabal kardeşlerden Mahsa Amini’ye, Rojava’dan Filistin’e bugün katledilen kadınların, çocukların katillerinin kim olduğunu çok iyi biliyoruz. Gücümüzü birbirimizden, sınırları aşan dayanışmamızdan alıyoruz. Savaşa karşı bir araya geleceğiz. Barışın sesini büyüteceğiz. Barışın sesini susturmak için Kürt halkına yönelik operasyonlarını sürdürüyorken Hrant Dink’in katili Ogün Samast ve kadın katilleri iyi hâlden tahliye ediliyor. 2 Temmuz Madımak katliamı davası zaman aşımından düşürülüyor, katilleri serbest kalıyor. Ancak hayatlarını savunan kadınlar, hasta tutsaklar cezaevinde tutulmaya devam ediliyor.
“Deprem bölgesinde kadınlar en temel ihtiyaçlarına hâlâ ulaşamıyorlar”
6 Şubat depreminin ardından 9 aydan fazla zaman geçti. Deprem bölgesinde kadınlar en temel ihtiyaçlarına hâlâ ulaşamıyorlar. Güvensiz konutlarda, çadır kentlerde, konteynırlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışan binlerce kadın türlü sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor. Bakım emeği sırtına yüklenen kadınlar sağlıklı su ve gıda bulmaya çalışıyorlar. Hâlâ adliyesi olmayan veya işlemeyen kentlerde adaleti arıyorlar. Kendilerine şiddet uygulayan erkeklerle yaşamak zorunda kalıyorlar.
Biz kadınlar bugün, içimizde çığ gibi büyüyen isyanımızı ve öfkemizi haykırmak için buradayız. Her yaşta maruz kaldığımız cinsel şiddete karşı erkekleri teşhir etmek için buradayız. İş yerlerinde, fabrikalarda, okulda, sokakta ve hatta ailede bizleri taciz eden erkeklere karşı sokaktayız. Bedenimiz bizimdir. Kıyafetimiz tacize, cinsel şiddete davetiye değildir diyerek sokaktayız. Erkek devlet şiddetine karşı sokaktayız.”